Bir gün uyandığımda sabah namazına bambaşka bir güne gebe kalmış olsun gece, karanlığı katran gecesi, önce hiç sabah olmayacakmışçasına uzun bir karanlık olsun gece. Adeta bil cümle alem-i İslamın bütün dertlerini, kederini, acısını, üzüntüsünü, matemini, parçalanmışlığını, ayrışmışlığını içine almışçasına karanlık olsun, siyahın en koyusu şekliyle karanlık olsun. Hiç bir göz daha önce görmemiş olsun bu karanlığı ve dünya durdukça hep anlatılsın hiç unutulmasın bu karanlık. Suda boğulmuş gibi, madendeki göçükte kalmış gibi, çok sevdiği evinin içindeyken yıkıldığında altında kalmış gibi, ölmüş evladının mezarına son tahtayı koymuş gibi, ya da ölmüş anne ve babasının mezarlarının arasında onları hissetme ihtimaliyle uyuya kalmış bir küçük çocuğu örten gece gibi bir karanlık olsun. Karanlık suçlu olsun, pişman olsun, tövbe etsin ve hiç görülmemiş bir güne gebe olsun.
Sonra sabah makamında bir sala okunsun güzel komşum şeyh Adnan’ın sedasıyla semaya, arda ve arza. Yırtılsın gece, karanlığın dibi düşsün güneşin ilk patladığı o milyarlarca yıl öncesine, evinin yolunu kaybetsin gelmesin bir daha dünyaya. Ezan duasıyla uğurlansın bir sonraki sancağa Ezan, dinmesin arz-ı alemde bütün doğular ve batılarda Ezan, tıpkı merhum Mehmet Akif’in dediği gibi; [Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli]; yeni günde İslâm Aleminin kardeşlik köprüsünün temeli bu ezanla atılsın. Namazlar kılınsın, şükürler edilsin, dualar edilsin ve gün doğsun. Bu gün, Hz.Adem (A.S.), Hz. Nuh (A.S.), Hz. İbrahim (A.S.) ve Hz. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.S)’in istediği gün nasıl ise öyle bir gün olsun. Şu an yaşayan hiç bir canlının daha önce hiç görmediği bir gün olsun. Öyle aydınlık, öyle berrak, öyle temiz bir şeffaflığı olsun ki bu günün insanların kalbinde dünden yana hiç bir olumsuz duygu bırakmasın. Müslümanlar birbirlerini kardeş olarak sevsinler, bütün insanlığa örnek bir ilişki geliştirsinler ve kavgaya mahal verecek hiç bir duygu barındırmasınlar içlerinde.
Bağdad’ın Babil’in, Halep’in Şam’ın, Tahran’ın, Kahire’nin,Kudüs’ün, Diyarbakır’ın Konya’nın, Mekke ve Medine’nin insanları birbirleriyle daha dün ayrılmışlar gibi kucaklaşsınlar, hasret gidersinler ve ümmet olma şuuruyla müşerref bir mesuliyetle sahabe şubeleri gibi olsunlar.Yıkılan Halep eskisinden daha iyi bir şekilde hemde yıkanların kendileri tarafından, hesap günün sahibine layık bir takvayla, ihlasla yeniden inşaa edilse ve yapılan ilk mescitte Allah azze ve celle hazretlerine tövbe ve dua edilse kardeşlik inşaasının da temeli aynı yerde atılsa ve böylece Kerbalaların sonu gelmiştir dense ne güzel olurdu, İslâm adına, insanlık adına, dünya düzeni adına. Bir sabah Antep’ten Halep’e, Şeyh Adnan’ın yeniden yapılan eski imamlık yaptığı Camii’ye gitsek, sürpriz yapsak Selamun Aleykum desek, keyfehal desek fena mı olurdu, sarılıp saatlerce ağlaşsak. Daha önce aynı sabah makamındaki Sabah ezanını aynı kişiden Antep yerine kendi memleketinde Halep’te duysak ne güzel olurdu, çok güzel olurdu Vallahi.

Mehmet Karasakal